Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz buyurdular:
"İki şifa kaynağını elden bırakmayın: Bal ve Kur’an." [İbni Mace]
Birçok hastalığın tedavisinde kullanılan, ayet, hadis-i şerif ve bilimsel araştırmalarla kıymeti herkes tarafından kesinlikle kabul edilen bal, içerisinde birçok vitamin(B,C,E,K), karbonhidrat, protein, mineral bulundurur. Balın aroması ve kokusu arıların nektarını topladığı çiçeklere göre değişiklik göstermektedir. Bal, genellikle saydamdan başlayıp, sarı, kehribar ve koyu kırmızı renklerde olmaktadır. 1930 yılında Yeni Zelanda’da yapılan bir araştırmada, balın rengi ile kimyasal bileşimi arasındaki ilişki incelenmiş; koyu renkli ballarda, amino asit ve doğal glikoz miktarı ile mineral maddelerden; özellikle demir, bakır, manganez miktarlarının fazla olduğu ve baldaki mineraller arttıkça, rengin koyulaştığı bildirilmiştir. Ayrıca balın kıvamını, arının nektar aldığı bitki çeşidi etkilemektedir. Yayla ve dağlık bölge çiçeklerinden yapılan ballar; akıcı olup, lezzet ve aroma bakımından üstündürler.
•Ballarımız; Bitlis’te 2500 rakımda geven, kekik ve binlerce endemik bitkiden, doğallığına ve sadeliğine hiçbir şekilde müdahale edilmeden, fıtrat üzere üretilmektedir.
•Ballarımız üretilirken arılara tuzak kurulup polenleri toplayarak balın kalitesinden kesinlikle ödün verilmemektedir. Poleni alınmış arı, düşük kalitede bal verir.
•Balımız ticari glikoz içermemekle birlikte, daha fazla ürün elde etmek için arılara hiçbir ilaç, besin ve antibiyotik verilmemektedir. Çünkü arı yalnızca çiçekten beslenir.
Peki bu çağda arılara hiçbir müdahalede bulunmadan doğal bir bal çıkmasını beklemek, bir balın %100 doğal olması için yeterli midir? Bizce değil… Balı doğal yapan arıya verilmeyen glikoz, arıdan toplanmayan polenden ibaret değildir. Balın sofranıza gelene kadar doğallığını korumak için verdiği mücadelede, belkide aklınıza bile gelmeyecek ayrıntılarla devam ediyoruz...
•Ballarımızın üretildiği yaylamız onlarca kimyasal ilaçların kullanıldığı tarım arazilerinden uzaktır.
•Yaylamızın çevresinde yüksek gerilim hattı bulunmamaktadır.
•Yaylamızın çevresinde, bitkilerin ve arıların fıtratını olumsuz yönde etkileyecek, zehirli gazların yayıldığı fabrikalar, organize sanayi bölgeleri yoktur.
Peki üretildiği yaylaların zehirli gazlardan kimyasal ilaçlardan ve organize sanayi bölgelerinden uzak olması, bir balın %100 doğal olması için yeterli midir? Bizce değil…
•Ballarımızın üretildiği yaylada ve çevresinde başka bir bal üreticisi de yoktur. Arılarımız ve toprağımız, farklı üreticilerin arılarına uygulayabileceği yanlış beslenme modelleri, üretimde işin içine karıştırabildikleri katkı maddeleri, kimyasal besinler ve kirli ticaretten korunmaktadır.
İşte doğal balın zorlu mücadelesi… Bizim için bir balın doğallığı, kalitesi; yalnızca arıdan, çiçekten, yayladan ibaret değildir. En doğala ulaşabilmek için her sürecini hesap ettiğimiz ballarımız artık hazır…
Herkesin bal hakkında konuştuğunu duyabilirsiniz, her sokak başında bir balcıya rastlayabilir, birçok yerde bal edebiyatına maruz kalabilir, her markette daha ucuzunu da bulabilirsiniz.
Fakat burası misvak hatun :)
Bundan sonrası için bize düşen, değeri tescillenmiş, ayet ve hadislerle övülmüş ve birçok bilimsel makaleye konu olmuş hakiki bala ulaşmaktır. Yıllarca yaptığı arge çalışmaları sonucunda Misvak Hatununuz, Bitlis’in yüksek yaylalarında yetişen %100 doğal ve katkısız çiçek balını sofranıza kadar getirdi…
Misvak Hatun Balları bol pergalı, bol polenli, doğal, organik, katkısız, koruyucusuz, kimyasalsız, fıtrat üzere üretim modelinde, %100 memnuniyet garantisiyle sizinle…
Gözümüzün görmediği, elimizin değmediği hiçbir şeyi yemiyor; sizlere de yedirmiyoruz.
Sevgilerimle misvak hatununuz… :)